İçine işleyen bir sesti. Garip, tahta bir kutu içinde kırmızı, komik elbiseli bir adam kızağa binmişti. Önünde sıralanmış kızağı çeken kırmızı burunlu geyikler. Şöminenin tuğla oyuğunu yalayıp geçen alevlerinde parlayan kırmızı, şişkin burunlar. Ateşin etrafına yayılmış insanlar canlı birer gölgeden ibaret ve seslerindeki sıcaklık tınılarla vurgulanırken sözcüklerin anlamları ulaşmıyor.
Kapıdan gelen tok bir sesle, hareketleniyor gölgeler. Bir el, uzanıp da kutuyu kapatınca kesiliverir içe işleyen o ses ve bir çift kahverengi göz huzursuz, aralanır karanlıkta.
Zihnindeki anı kırıntılarından pek fazla şey kalmamıştır. Titreyerek bacaklarını daha fazla çekerken göğsüne o küçücük bedeni ufak bir kedi yavrusu gibidir. Gözlerini yumar tekrar, anlamını uzun süre önce yitirdiği o tuhaf ama sıcak rüyaya geri dönmek için. Nafile. Zamanını asla bilemediği, bilmeye fırsatı olmadığı süreler boyunca kaldığı bu küçük, soğuk hücrede uyumuş, uyanmış ve uyumuştur tekrar ve tekrar.
Karanlık koridorda yankılanan tıkırtılar uyandırır bazen onu. Parmak uçlarında bile yetişemediği, o küçüçük parmaklı kapaktan görür onları; loş, yanıp sönen ışıklarla gıcırdayarak yürüyen teneke adamlar. Yüzlerinin olması gereken yerde anlam veremediği dairesel, çıkıntılı, sarı, bronz ve çoğunlula paslı çarkları görür. Döner durur, durmadan işler o çarklar. Bir süre sonra, her tıkırtı için ayaklanmaktan vazgeçmiştir bile.
Kıvrılıp olduğu yerde, kulağına takılan bir gıcırtı sesiyle aralar gözlerini yine her zaman ki karanlığa. O gıcırtı, o yağ kokusu ve beraberinde gelen o tik tak sesleri. Bildiği ve hatırladığı yegane şeyler olmuştur artık. Bir rutindir bu, teneke adam gelir gıcırdayarak, ayaklarını süre süre, kafasının hemen üstündeki şapkada bir ışık yanıverir beraberinde kapak açılır. Böylece içeri bir tas tatsız yemek ve amacı susuzluğu geçirmekten çok uzak bir sıvı kayar tıngırtıyla.
Parlayınca o ışık aniden, gözleri kısılır bir köstebek gibi. Seğirir tüm vücudu, kapıya ya da duvara çarpmış olarak bulur kendini. Morluklar, çürükler mesken bellerler sıskacık vücudu. Gözlerini kısıp körlemesine bir yerlere çarpmadan önce, kısa bir an hücresni görür. Dördüncü adımın hiç gelemediği o hücresini, deliğini, evini. Sadece taş ve samanlardan oluşan inini. Geçmişine dair her şeyi yutup almış karanlık ve soğuk ini.
No comments:
Post a Comment