26.7.10

Şimdi ve burada...

Uzun zaman oldu.

Kendi dünyalarımızın, düşlerimizin ve kabuslarımızın arasında yaşıyor, ölüyor ve diriliyorduk. Zamanın ve evrenlerin arasında bir birimizden ve kendimizden uzak hayatlarda beden bulduk. Birimizin göz kırpışı diğerinin ömrüydü. Kimi zaman bir orta çağ savaşçısı olduk, kimi zaman bir cadı, demirci, katil, kurtaran, yok eden ve niceleri olduk. Adlarını insan soyunun bilmediği tür ve ırklarda bazen kadındık bazen erkek bazen bilinmeyen bir cins. Bizden o kadar çok vardı ki ve o kadar hiç yoktu ki bizden, bazen kendimizle savaştık, yansımalarımızla ve öteki bizlerle, bazense oturup dost olduk onlarla farklı evrenlerde aynı bedenleri paylaştık.

Benden ne kadar çok var bilmiyorum ama hissediyorum, her gün her dakika yeni bir tane ben doğuyor başka bir düşte, başka bir evrende.

Uzaktım... ama yakındım da. Dünyalarımın köşelerinden uzandım ve onu gözledim. İzledim. Büyüyordu. Benim ve diğerlerinin yokluğunu dolduran hayaletler, onun gizli benlikleri güçlenip hayat bulmuştu. Omzumdan aşağı eğilip onun düşlerini süzen benim hayaletlerim gibi.

İzledim. Kızıl saçları rüzgârda uçuşurken kendini kaybedişini, ölüşünü, dirilişini ve yeniden yükselişini gördüm. Değişimini ve büyümesini izledim.

Şimdi ve burada tüm görkemiyle karşımda dururken, zihinlerimiz bir birinde yankılanıyor ve ben artık biliyorum, küçüğüm büyüdü... ve artık, o benim küçüğüm değil.



"...yes my dear, you are not my little winged anymore. We all have slept so long."

6.7.10

New Project: Steam-Stream

Yaz tatili iyi bir şey. Böyle deniz kenarı, rüzgâr essin, kafa sakin, ders yok tasa yok. Süper. Beyin kıvrımlarının da tam sakinliği yakaladığı dönem, değil mi? Kimi kandırıyoruz azizim. Yok öyle bir olay. Misal ben ve benim gibi serseri mayın modunda yazı geçirmek isteyenler çarpışınca, ortaya fena haller çıkıyor. Beyin kıvrımları içine yerleşmiş çarklar parıldayıp tıkır tıkır dönmeye, gıcır gıcır fikir üretmeye başlıyorlar. Arcanum, Fallout gibi oyunlarla vakti zamanında bolca haşır neşir olup Steampunk, Post-Apocalyptic, vb. dünyaları özümsemiş olan bünyenin alternatif bir tarih çizelgesinde cirit atası geliyor.

E doğal olarak da birden fazla haltı becerebilenler sürüsünün bir üyesi olarak, hemen planlar programlar yapılıyor. Tasarımlar uçuşuyor, kodlar yazılıyor, fikirler patlıyor, kafalar tokuşuyor. Replikler, metinler derken radyo piyesleri doğuyor. Şöyle olsun böyle olsun derken kendimizi alternatif bir tarih içinde, yıl 2010, 2. dünya savaşının eşiğinde buluveriyoruz. Her halt ancak buhar gücüyle çalışabiliyor zira bir yerlerden bir şekilde bir patlak vermiş, birileri bir çomak sokuvermiş. Ne Edison kalmış ne kadın hakları. Yıl 2010 hâlâ Victorian çağdayız sanki!

Ve böyle bir keşmekeşin içinde bir kargo zeplini çeşitli erzakları sağa sola taşırken aslında saman altından kaçaklara, sürgünlere, siyasi yasaklılara ve nicelerine el uzatıyor. Aklı gidip gelen antikacı, ton ton bir amca, Grimald Vesely, bir bakıyorsun Tesla diyor, bir bakıyor Edison. Bir de bakmışsın ki hiç hatırlamıyor onları. Kadınlığını saklıyarak bir erkek gibi hava harp okulundan mezun olmuş, kadın olduğu için vatanından sürgün edilmiş, bir Türk Hanımefendisi, adı Sabiha, zeplinin kaptanı. Sömürge altında bağımsızlığını kazanmaya çalışan Fransa gerilla savaşı veriyor. Bu özgürlük savaşından ağır yaralarla sıyrılmayı az çok başarabilmiş asker bozması başka bir hatun, Jacqueline, kendini poker salonunun kraliçesi ilan etmiş. Ufak tefek bir velet, Skreech, cirit atıyor zeplinin mekanik aksamları arasında. Gacırdaya gacurdaya her şeyleri tamir etme sevdasında. Doktorundan, aşçısından, tayfasına, arada gidip gelen, gelecek gidecek olan yolcularıyla, bir keşmekeş meydanı Airship Lenora.

Ve bu meydanda, tayfaların aklına parlak bir fikir gelir. Zeplini çevreleyen haberleşme ağında, konuklar ve kendileri için bir radyo programı yapacaklardır. Fikir zeplinin sahibi antikacı beyefendi tarafından takdirle karşılandı. Asistanı bastıbacak Skreech neredeyse tüm aksamları bir birine iliştirip, tamir ederek adeta yoktan bir radyo sistemi kurdu. Salonun kraliçesi pokerden sıkıldığında birkaç kelam lütfetmeyi ve kaptan da her yayın öncesine günlük anonsları bildirmeyi kabul etti. Böylece, Steam-Stream doğdu.