Kurak çölde ve vahşi topraklarda geçirdiği arayışından sonra eskisinden daha zayıftı. Dudakları kurumuş ve çatlamıştı. Saçlarını tekrar kesmiş, kısa bukleler ve dalgalar yüzünün narin hatlarını çevreler olmuştu. Cep saatini çıkarıp akrep ve yelkovanı kontrol etti, uzun zaman önce ikisi de uykuya dalmışlardı. İç çekip saatin camı üzerinden parmaklarıyla bir daire çizdi, tik taklar makinistin çaldığı düdüğün acı çığlığına karıştı. Gelmişti.
İstasyondaki yalnız kalabalığa bıraktı kendini, elinde eski bir valiz ile arabacıları ve diğer herkesi geçip karanlığa ilerledi. Tarlaları ve boş arazileri geçti tek başına ağır adımlarla. Rüzgâr birkaç kez şapkasını uçurmaya yeltendi ama başarılı olamadı.
Ay ışığının düştüğü çadırlar artık karşısında şekillenmeye başladığında olmayan kahkahalar ve yanmayan ışıklar derin bir iç çekmesine ve ansızın tebessüm etmezine neden olmuştu. Yenilikleri hemen fark ettiği gibi eskilerin yokluğunu da sezmişti.
Tekrar attı adımlarını ilerledi, hâlâ yerinde duran çadırından içeri attı adımlarını. Shade'in bıraktığı ufak tefek şeyler çarptı gözlerine. Birkaç çikolata paketi, kurumuş çiçekler, başka yerlerden gelmiş açılmamış mektuplar ve diğer şeyler. Valizini yerine bıraktı ve pikaba doğru yürüdü. Tozlanmış plağı yerinden alıp üfledi, uçuşan toz parçaları yıldız oldu. Plağı yerine geri koyduğunda ise zamansız dönüşünün şerefine müzik karnavala hayat bahşetti.
---
21:30'da yayın var. Sabahtan ilan edecektim ama çok işim vardı ancak fırsat bulabildim.
No comments:
Post a Comment